Mustafa Kemal ve Doğa Sevgisi


Doğanın bir parçası olan insan, kendisiyle birlikte doğayı da geliştirmek
sorumluluğunu taşımaktadır. Bu sorumluluğu yerine getirilebilmesi insanın
kendisiyle ve doğasıyla barışık olmasıyla mümkündür. Doğaya yönelik her
tahribat, insanoğlunun geleceğine yönelik bir saldırıdır. Ekolojik dengeyi
bozmaya yönelik girişimler kısa vadeli çıkarlar uğruna uzun vadeli geleceği
yok etmekten başka bir şey değildir. Bugün karşı karşıya kalınan doğal
felâketlerin birçoğu, bencil ve kısa vadeli çıkarlar uğruna doğanın tahrip
edilmiş olmasının bir sonucudur.

Doğa ve toplumla ilgili sorunların oluşumunda insan duyarsızlığının
payı büyüktür. Tarihte geçit vermez ormanlarıyla ünlü Anadolu, bugün
çoraklaşma tehdidiyle karşı karşıyadır. Çoraklaşan doğa ve hâlâ alt
edilememiş olan cehalet konusunda tüm ulusun duyarlılığını sorgulamasının
zamanı çoktan gelmiştir. Her konuda olduğu gibi doğa konusunda da duyarlı
olan ATATÜRK sadece Türk ulusunu değil onun doğasını da işlemeyi temel
görev bilmiştir. İnsan ATATÜRK’ün doğa sevgisini yansıtması açısından
aşağıdaki anekdot, güzel bir örnektir:

Mustafa Kemal’in Ankara’sında beni çok ilgilendiren, en çok
heyecanlandıran olay, herhâlde o iğde ağacının başından geçenlerle ilgili
olanıdır. Bozkırın, acı bir unutulmuşluk uykusundan Mustafa Kemal tarafından
uyandırıldığı o günlerde, Çankaya’dan Meclise giden yol üstünde olacak,
güzel bir iğde ağacı varmış. Tek bir ağaç... Ve Mustafa Kemal ne zaman o
ağacın önünden geçse, arabada ne kadar önemli bir sorun konuşuluyorsa
konuşulsun yanındakinin ya da kendisinin sözünü keser. Artık öğrendiği için,
şoför de arabayı o sırada yavaşlatır ve Mustafa Kemal yanındakine gösterir:
“Bak! Bu benim iğde ağacım!” Soylu, yapmacıksız, içten bir sevgidir bu.
Mustafa Kemal yalnızca o iğde ağacını sevmiyordu elbette. O bir doğa
sevdalısıydı ve çorak Ankara onu elbette özlüyordu. Yeni Ankara’yı ağaçlı,
yeşil bir şehir hâline getirmek onun tutkusuydu. Ve iğde ağcı bu tutkunun
simgesiydi.

...Aynı yoldan geçerken bir sabah yanındakinin kolunu tutmuş, “Bak, bu
benim...” derken iğde ağacının yerinde olmadığını görmüştü. Mustafa Kemal
şaşkınlıklar içerisinde arabadan atladı ve orada çalışan işçilere sordu: “ Ne
oldu buradaki iğde ağacı?“ Yolu genişletmek için kesmişler iğdeyi meğer.
Mustafa Kemal acıyla döndü arabasına ve ellerini yüzüne kapayıp ağladı!
Evet ağladı. Ve bu olaydan yıllar ve yıllar sonra, bu unutulmaz sevgiyi insan
Mustafa Kemal’in verdiği en güzel örneklerinden biri olarak televizyonda 
anlattırmak istediğimde, o günkü program denetçilerinden biri, “Mustafa
Kemal ağlamaz.” gibi acı bir gerekçeyle, metinden o paragrafı çıkarttı.
Oysa, Mustafa Kemaller de ağlar. Niçin ağlamasın? Sadece bir insan o.
Çoğu kez her birimizden biraz daha duyarlı, biraz daha içtenlikli, yalın bir
insan.

...Düşündüğü Gazi Çiftliği’nin, Gazi Orman Çiftliği adını almasında,
acaba o kesilen iğde ağacı adına ödenen bir borç, bir bedel anlamı da yok
muydu?


Nezihe Araz
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)