“300 Koyun”




İrfan O. Hatipoğlu Mustafa Kemal Üniversitesi-Veteriner Hekim

Halkımızın yeterli ve dengeli beslenemediği, beslenmeden kaynaklanan sağlık sorunlarının “ulusal güvenliği” tehdit edecek düzeye ulaştığı sıklıkla dillendirilir. Yetersiz ve dengesiz beslenmenin simgesel öğesi de et fiyatlarının yüksekliğidir. Et fiyatlarının yüksekliğinden sürekli şikâyet edilir. Siyasal iktidarda fiyat artışından sorumlu gördüğü üreticiyi “terbiye” etmek için, dünyanın her yerinden et almakta. Sürdürülebilir olmayan bu uygulamanın utancını yetiştiricilerin üzerine yıkmak ve “destekliyoruz üretmiyorlar” demek içinde, gerçekçi olmayan projeler sunar. Tarım Bakanının açıkladığı “köye dönene 300 koyun vereceğiz, sigortasını ödeyeceğiz ve asgari ücret vereceğiz” projesi vb.

Yapsatçı siyasal iktidar; et üretimini arttırıcı önlemler yerine üreticiyi dışa bağımlı kılacak projeler geliştiriyor. Canlı hayvan, yem hammaddesi, teknolojik yatırım ve sağlık giderleri ile büyükbaş hayvan yetiştiriciliğini dışa bağımlı hale getirdi. Teşvik uygulamaları altında yetiştiriciler borçlandırıldı. Büyük beklentilerle kurulan işletmeler uygulanan dışa bağımlı tarım politikası nedeniyle giderlerini/borçlarını ödeyemediklerinden kapandı. Binlerle ifade edilen ahırlar boş, teminat gösterilen tarım arazileri bankaların kontrolünde geçti, üretim dışı kaldı. Ülkemiz yakın dönemde et dış alımından sonra çiğ süt alımı yapar duruma getirilerek büyük pazar durumuna evrilirken, büyükbaş üreticileri topraklarında “muhacir” durumuna gelecek. Bu süreç hükümetin önerdiği projelerle koyunculukta da işletilmek isteniyor.

Tarım Bakanlığı önerdiği sürdürülebilir olmayan projelerle koyunculuğu dışa bağımlı kılma uğraşında. “Yerli ve milli” kaynaklarla üretimi yapılan koyunculuğun da büyükbaş yetiştiriciliğinde olduğu gibi dışa bağımlı kılınması, ülkemizin kırsal bölgelerinin uluslararası ‘emperyal’ kurumlara teslim edilmesinin tamamlanmasıdır. Yetiştiricilerimizin yoksullaştırılması, borçlandırılması girişimidir. Küçük ölçekli, aile işletmeciliği olarak yapılan üretimin dağıtılması, üretim kültürünün yok edilmesi anlamı taşır. Meralarımız ve bitki üretim deseni koyun yetiştiriciliğine uygundur. Çok az sayıda koyunla üretime başlasanız, kısa sürede orta büyüklükte bir sürüye sahip olunur. Bu nedenle koyun yetiştiriciliği Anadolu’da “bereketli” kabul edilir. Yapılması gereken koyun yetiştiricilerinin yaşam kalitesini yükselten, sürdürülebilir

yetiştiriciliği öğreten, ürünlerini değerinde satabileceği mekanizmaların oluşturulmasıdır.

Siyasal iktidarın tarım politikasıyla çiftçilerimiz borçlandırarak bankalara teslim edildi. Toprakların bankalara geçmesi, girdilerin yüksekliği, ürünlerini değerinde satma mekanizmalarının olmaması nedeniyle tarım topraklarının dörtte biri üretim dışı kaldı. Önerilen projelerle koyuncularımız da üretim dışı bırakılmak isteniyor. Nasıl? Örneğin önerilen “300 koyun” projesinde Tarım Bakanlığı kendi kaynaklarından katkı koymuyor. Projeye katılacak çiftçiler bankayla buluşturulacak. Banka kredisinden yaralanmanız için öncelikle ipotek verecek kadar toprağınızın, gayrimenkulünüzün olması gerekli. Ayrıca koyunları koyacak ağılınızın olmalı ya da yapmanız gerekiyor. Toprağınız ve ağılınız varsa, bankanın size sağlayacağı kredi karşılığında koyunları alıyorsunuz. Damızlık koyunların piyasa fiyatı ortalama 1500 lira olduğuna göre minimum 450 bin lira kredi yoluyla borçlanarak koyun yetiştiriciliğini başlıyorsunuz. Koyunculuk ürettiği artı değerle borcu ödeyemez. İpotek gösterilen topraklar kısa sürede bankaların kontrolüne geçek.

Ülkemizin et gereksiniminin karşılanması ve et fiyatlarının ulaşılabilir olması için koyun yetiştiriciliği çok önemli. Hızlı çoğalırlar ve yerli kaynaklardan beslenir, ucuz et üretim kaynağıdır. Koyunculuğun yararı bununla sınırlı değil. Çok az yatırımla yapılabildiği için köyden kente/içgöçü önleyen bir uğraştır. Çobanlar doğanın koruyucusudurlar. Eğer koyun yetiştiricilerine karşı AKP hükümetinin saldırılarını önleyemezsek topraklarımızı, doğamızı sahip çıkamayız. Koyunculuğa yapılan bu sinsi saldırı, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kadar “ulusal güvenliği” tehdit edici unsur olarak alınmalıdır.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)